https://www.istikbal.com.tr/marka/tinyhouse

Hüseyin Döngel


ETKİLİ ÖĞRETMEN

Meşhur bir konuşmacı, seminerine bir altını göstererek başlar.


Beş yüz kişinin bulunduğu salona:´´ Bu çeyrek altını kim ister?´´ diye sorar ve eller kalkmaya başlar. Konuşmacı, altını sizlerden birine vereceğim,fakat vermezden evvel üzerinde bazı şeyler yapacağım, der. Altını çizer ve dinleyicilere ´´Hala bu altını isteyen var mı?´´ diye sorar, eller yine havadadır. Bu sefer konuşmacı´´ Peki şunu şöyle yaparsam ...´´der ve altını yere bırakır, üstüne basar çiğneyip ezer ve kirletir.

            Altın şimdi pis ve çizilmiştir; fakat eller hala havadaydı ve o altını herkes istiyordu. Bunu gören konuşmacı şöyle der :´´ Arkadaşlarım burada çok önemli bir şey öğrendiniz.  Altına ne yaptıysam hiç  önemli değil, onu yine de istiyor musunuz; çünkü benim ona yaptığım şeyler onun değerini düşürmedi, o hala altın.

            Hayatımızda çoğu kez verdiğimiz kararlar veya hayat şartları, çevremizde ilişki kurduğumuz kişilerin tavır ve davranışları nedeniyle yıpranırız, hırpalanırız, canımız sıkılır veya canımız acıtılır. Kimi zaman yerden yere vuruluruz, kendimizi kötü hissederiz. Fakat ne olduğu ve ne olacağı önemli değildir. Şayet bir eğitimci altın olma vasfını kazanmışsa  hiçbir zaman değerini kaybetmez. Temiz ya da pis, hırpalanmış ya da kırılmış , bunların hiçbiri önemli değildir. Seni sevenler senin ne kadar değerli olduğunu bileceklerdir.

            Çünkü atalarımızın da dediği gibi, altın çamura düşmekle değerini kaybetmez. Değerli öğretmen arkadaşlarım, hayatınızın değeri ne yaptığınız veya kimi tanıdığınızla değil, kim olduğunuzla ilgilidir.

            Demem o ki etkili öğretmen sağlam bir kişilik ve karakter sahibi olmalı ve alanında kendini geliştirmeye çalışmalıdır.

ÖĞRENMEDE ÖĞRETMENİN ROLÜ

            Hepimiz biliriz ki, televizyon aslında bir alıcıdır. Çeşitli merkezlerde bulunan  stüdyolarda hazırlanan programlar, kameralar aracılığıyla kayda geçirilir. Kayıt altına alınan  bu görüntüler, banttan veya canlı olarak çeşitli vericiler kullanarak seyircilere ulaşması amacıyla alıcıya  gönderilir. Televizyon işte bu yayınları vericilerden alan alıcılardır.

            Televizyon yayınlarını alabilmemiz için her şeyden önce televizyonunuzu açmanız, sonra da dikkatinizi ona yoğunlaştırmanız gerekir. O sırada yayınlanan program sizi sarmamışsa kanal değişikliği yaparak ilginizi çekecek bir yayın ararsınız, bulamazsanız televizyonu kapatırsınız.

            Değerli arkadaşlarım, öğretmen de televizyon gibidir...  Ne yaparsanız yapın, nasıl davranırsanız davranın öğrenciye, o istemediği sürece bir şey anlatamazsınız, aktaramazsınız, yansıtamazsınız. Öğrencinizi öğrenme sürecine dahil edebilmeniz için öncelikle onda dersin evvelinde duygu ve durum değişikliği yapacaksınız ki davranış değişikliği sağlayarak öğrenciyi öğrenme sürecine katabilesiniz. Burada aslında öğrenmenin, öğrenen tarafından gerçekleştirilen bir etkinlik olduğu sonucuna da varabiliriz. Yani siz öğretmen olarak sınıfta ne tür etkinlik yaparsanız yapın, eğer öğrenci sizi algılamak için alıcılarını açmamışsa bir başka değişle sunumunuzu ilgi çekici ve merak uyandırıcı bir hale getirmemişseniz onda hiç bir değişiklik oluşturamazsınız. Demem o ki öğretmenin asıl görevi öğrencilerin alıcılarını açmaktır. Bu da ancak etkili bir öğretmen olmakla mümkündür.

            Öğrenci, eğitim ve öğrenme ortamına nasıl çekilebilir?  Öğrencilerin alıcıları nasıl çalıştırılır? Öğrencinin öğrenmeye istek duyması ve öğrenmeyi gerçekleştirmesi nasıl sağlanabilir?

            Bir kişi, bir programı istekle ve zevkle seyrediyorsa o programda bir şeyler buluyordur. Eğlence, bilgi, heyecan, macera, merak gibi kişiden kişiye değişen beklentiler olabilir, kişi beklentilerine uygun programları izler. Beklentilerine cevap veren programları sever. İşte etkili öğretmenin amacı izlenen beğenilen ve beklentilere cevap veren yayın yapmaktır. Dersi öğrencilerin de içinde yer aldığı bir ortamda, ilgi çekici, eğlenceli ve katılımcı bir sunumla aktarabilmeli ki konu ile ilgili hedef davranışlara ve amaçlara ulaşılmış olsun.

ÖĞRETMENİN KİŞİLİĞİNİN EĞİTİMDEKİ ROLÜ

            Eğitimin temelinde insan ilişkileri vardır. Verici ve yol gösterici rolündeki öğretmen alıcı ve uygulayıcı durumundaki öğrencinin eğitim faaliyetlerine katılmalarını sağlamak için kendisinden beklenenleri iyi bilmesi gerekir. Öğretmen akademik ve pedagojik açıdan dolu dolu olursa beklentileri karşılayabilirse, öğrenci onu saygıyla ve gönülden sevecektir. Öğretmenin eğitici rolü de o oranda etki olacaktır.

Bir başka deyişle bir öğretmen öğrencisinin duygu dünyasına ne oranda nüfuz edebilirse o oranda onların davranış ve bilgi dünyalarıyla karakter ve şahsiyet oluşumuna etki edebilir. Öğrencisini şekillendirebilir.

 

Sevdiği yayını izleyen bir seyirci gibi, öğrenci de alıcılarını öğretmene yönlendirecek ve eğitim faaliyetlerinin içinde kalacaktır. Böylece öğretmen, öğrencinin davranışlarında istendik yönde değişim  sürecini başarıyla başlatacak ve uygulayacaktır. Yani eğitim süreci sağlıklı bir şekilde işleyecektir.

Etkili öğretmenin, öğrencisini eğitim ve öğretim ortamında tutması kadar şahsiyet sahibi olması kişiliği, ahlakı, idealizmi, entelektüel vasfı da bir o kadar önemlidir. Zira bir öğretmenin yegâne amacı, öğrencilerini üst düzey bilgi birikimine ulaştırmak olmamalıdır. Aynı zamanda o, toplumun değeriyle bütünleşen, bu değerleri özümsemiş, içinden çıktığı topluma faydalı olma azim ve idealizmi ile yürekleri yanıp tutuşan nesiller yetiştirmeyi de bir milli vazife bilmelidir. Bunun için bu değer ve hasretleri bizzat kendi şahsında taşımayan bir eğitimcinin bu ve benzeri niteliklere sahip nesiller yetiştirmesi asla düşünülemez.

Artık günümüz dünyasında sadece sağlam bir bilgiye sahip olan değil aynı zamanda öğrencisine yön verebilen ve bir rehber olabilen öğretmen nitelikli öğretmen kabul edilmektedir. Onun için nitelikli bir eğitimci çağımızın eğitim teknolojisini çok yakından talip etmeli, sosyo-kültürel değişimleri izlemeli ve iletişim becerileri bakımdan kendini geliştirmeli ki öğrencilerini çok yönlü etkilime gücüne sahip olsun, nitelikli nesiller yetiştirebilsin. Öyle ki bugün okumayan, araştırmayan, üretmeyen, yenilikçi olmayan; sanata, kültüre dair söyleyecek sözü bulunmayan eğitimciler nitelikli olma vasfını hızla kaybediyor. İşte bu ve benzeri özelliklere sahip olan eğitimciler hiçbir şart ve zeminde değerinden bir şey kaybetmezler ve her daim öğrenciler, veliler ve toplum nezdinde, hafızalarda iyi bir kılavuz olarak kalacaktır.

Lisedeyken bize sık sık sigaranın zararlarından bahsedilir, öğrencilerin sigara içmemeleri öğütlenirdi. Hatta bu beklenti o kadar ileri giderdi ki sınıflarda bazen arama yapılırdı. Bu aramalarda çakı, çakmak,kibrit,sigara bulunduranlar belirlenir,uyarılır bazen de disiplin işlemi yapılırdı. Ama nedense sigara içmenin önüne bir türlü geçilemezdi. Hep düşünmüşüzdür; ´´Acaba neden?´´ diye.Bu sorunun cevabını yine bir gün yapılan baskında buldum. Çünkü sınıfa arama yapmaya gelen öğretmenin cebinde sigara paketi vardı. Bu öğretmen,öğrencilerde sigara alışkanlığının yerleşmemesi için arama yapıyordu.Benim gördüğümü şüphesiz diğer arkadaşlarda görüyordu. Cebindeki sigarayla ´sigara içiyorla mı?´ diye öğrencileri arayan, dersten sonra sigarasını yakan, teneffüste öğrencilerin ortamında sigara içen bir öğretmenin öğrencilere ´sigara içmeme´ davranışını benimsetme yönünde rehberlik yapmasını kim bekleyebilir ki?

            Onlar bekliyordu ve başarılı olamıyorlardı. Öyleyse etkili ve nitelikli öğretmenin bir diğer yönü de eğitim sürecinde başarılı olması için sözleri ile davranışları çatışmamalı, çelişmemeli,  eylem ve söylemleri uyum içinde olmalıdır. Öğretmenin sözleri kadar hatta sözlerinden daha çok davranışları önemlidir. Kişilik ile davranışlar arasında yakından bir ilişki söz konusudur.

             Sinirli bir insanla sakin bir insanın olaylara bakış açısı bir olabilir mi? Ahlaki ve kişilik zaafiyeti olan biriyle ahlaklı ve şahsiyet sahibi olan birinin karşısındakini etkileme ve onun üzerindeki tesir gücünün eşitliğinden söz edilebilir mi?